Op.Dr. Kenan YÜCE ile İletişime Geçin!
Mide botoksu obez hastalardan ziyade kilo fazlası olan kişilere uygulanmaktadır. İşlem endoskopi ile midenin kas tabakasına botoks enjeksiyonu yapılması ve mide kasının tam kasılmasının engellenmesi esasına dayanır. Mide kasılması azalacağı için mide boşalması da daha uzun sürecektir. Bu da gıdaların midede daha uzun süre kalıp daha uzun süre tok kalınmasını sağlamaktadır. Bu sayede gün içinde yenilen yemek miktarı azaltılmış olmaktadır.
İşlem yaklaşık olarak 30 dk. sürmekte ve işlem sonrası herhangi bir ağrı sızı olmamakla birlikte hastalar günlük hayatına geri dönebilmektedirler.
Botoksun ömrü yaklaşık 6 ay sürdüğü için midedeki etkisi de bu süre kadardır. Az yemeyi alışkanlık haline getirebilen kişiler bu süre sonrasında da kilo verebilirler. En az 10 - 15 kg verebilmek mümkündür. Unutulmaması gereken bir nokta da botoks işlemi sonrası mutlaka bir diyet uygulamak gerektiğidir. Diyet yapmayan hastalarda başarı oranı daha düşük olabilmektedir.
Mide Balonu aslında cerrahi bir yöntem değildir. Mide balonu, endoskopik olarak yerleştirilen ve içi hava yada sıvı ile şişirilen bir balonun mideye yerleştirilmesi mantığına dayanan bir yöntemdir. Bu yöntemle midede doluluk hissi yaratılıp, yeme miktarının azaltılması hedeflenmektedir.
Mide balonu genelde kısa süreli ve hastanede kalınmayı gerektirmeyen bir uygulamadır ve hastalara kısa süreli anestezi ile uygulanabilir. Uygulama 15-30 dk. içinde gerçekleşir ve hasta birkaç saatlik gözetimin ardından evine gidebilir.
Cerrahi tedavi düşünmeyen hastalar için son derece uygun bir yöntemdir. Hastalar mide balonu ile yeme alışkanlıklarını değiştirdikten sonra balon çıkartıldığında bile kilo vermeye devam edebilirler. Mide balonuyla hastalarda fazla vücut kilolarının %10-30’unu vermek mümkündür.
Tüp mide yöntemi midenin sol dış kısmının “stapler” adı verilen zımba benzeri cerrahi cihazlarla kesilip çıkartılması işlemidir. Bu yöntemle 150-200 ml hacminde bir mide oluşturulup mideye gıda girişi azaltılır. Ayrıca midenin fundusu olarak bilinen kubbe görünümündeki kısmının da çıkarılması ile bu bölgeden salınan iştah arttıran hormonlar da azaltılmış olacağından dolayı hastada iştahın da frenlenmesi mümkün olmaktadır.
Ameliyat sonrası hastalar genellikle 2 gün gözetim altında tutulduktan sonra taburcu edilirler. Ve taburculuk sonrası birkaç gün içinde işe dönüş mümkündür. Hastalar operasyondan sonra sıvı gıdalarla beslenmeye başlar. Ve yaklaşık 1 ay süren bu beslenme süreci kademeli olarak katı gıdaya geçiş ile sonlanır. Katı gıdaya geçiş tamamlandıktan sonra da yemek porsiyonları ve içerikleri dikkatlice ayarlanmalıdır. Bu sayede kilo verimi sonrası geri kilo almamak da sağlanmış olur. Unutulmamalıdır ki ameliyat sonrası tekrar kilo almak ameliyat kaynaklı bir sorun değil hasta kaynaklı bir sorundur. Diyetine dikkat etmeyen hastaların kilo alması mümkündür.
Uygun diyete düzenli sporun da eklenmesi hem kilo verimini hızlandıracak hem de vücutta oluşabilecek sarkmaları en aza indirecektir. Bu yüzden hastalara iyileşme süreci sonunda mutlaka spora başlamalarını tavsiye etmekteyiz.
Tüp mide operasyonu deneyimli cerrahlar tarafından yapıldığı sürece son derece güvenilir bir ameliyat olup kilo verme için bilinen en etkili yöntemlerin başında gelmektedir.
Tip 2 şeker hastalığı ve Obezite genellikle birlikte seyreden uzun yıllarda damarlarda yaygın harabiyete yol açarak kişiyi böbrek yetmezliği, körlük, damar tıkanıklıklarına bağlı kalp krizi, inme (felç), ayak, bacak kesilmesi gibi ağır sonuçlara yol açan hastalıklardandır. Diyetin ve ilaçların yetersiz kaldığı durumlarda hastalara yeni kurtuluş ve tedavi yöntemi “metabolik cerrahi” yöntemleridir. Metabolik cerrahi yöntemleri, sıklıkla başarısız olduğu için yeniden onarım (revizyon) ameliyatlarına mahkum, hastaların yemek miktarını azaltmalarını amaçlayan kısıtlayıcı, mide küçültücü işlemler yerine, bağırsaklardaki kan şeker seviyelerini dengeleyen, doygunluk hissini tetikleyen nöropeptid ve hormonların daha etkin, verimli çalışmasını sağlayarak kısıtlayıcı anatomik değişikliklere ek olarak, fizyolojik süreçleri etkileyip şeker metabolizmasını kalıcı ve en uygun şekilde dengelemeyi amaçlayan cerrahi işlemlerdir. Bu ameliyatlarla şeker hastalığı kontrol altına alınırken, diyabete bağlı ortaya çıkacak hasarlar önlenmekte, hastalar obezite sorunundan kurtulurken, hipertansiyon ve kolesterol-lipid metabolizması da düzelmektedir.
METABOLİK CERRAHİ YÖNTEMLERİ
Tüp mide ameliyatına ek olarak ince bağırsağın son kısmının mideye yeni bir çıkışla bağlanması yöntemidir. Böylece yiyecekler ince bağırsaklardan geçerken emilim azaltılmış olur. Uygulanacak hastaya göre cerrahın seçeceği (SASI) bypass, SADI-s gibi farklı teknik yöntemleri vardır. Temel olarak mideye doğal çıkış yolu dışında, ikinci bir çıkış yolu açmak, midedeki besinlerin bir kısmını tüm ince bağırsaktan geçirmeden, doğrudan ve kestirmeden ince bağırsağın son 250. Cm sine aktarmaktır. İnce bağırsağın kalın bağırsağa girdiği yerden başa doğru ölçülen 250. - 270. Cm sinden kesilip mideye bağlanması, kesilen bağırsağın da baş tarafının sondan itibaren 100. Veya 120 cm den bağırsağın son kısmına bağlanması yöntemidir. Midede besin geçişi için artık iki kapı ve iki yol vardır (İkiz geçit). Yapılan ölçümler sonucu gıdaların üçte ikisi midedeki yeni yoldan, üçte biri ise doğal yoldan, yani onikiparmak bağırsağından geçmektedir.
İkiz geçit yönteminin (Transit Bipartisyon) üstünlüğü nedir?
Şeker hastalarında sıklıkla görülen D vitamini, B1 Vitamini ve demir eksikliği daha az görülür.
Hastaların çok azı vitamin ve demir takviyesine ihtiyaç duyarlar (Yaklaşık % 5)
Mideye yeni çıkış yapıldığı ve mide içi basınç düşük olacağı için ameliyat sonrası kısa vadede mide kaçağı ihtimali, uzun vadede mide genişlemelerine bağlı yeniden kilo alma riski azalır.
Mide bağırsak anatomisi korunduğu için ileriki yıllarda gerekebilecek endoskopik girişim ve tetkiklerine izin veren yöntemdir.
Birçok ülke araştırmacısının katıldığı çok merkezli araştırmada:
Evaluation of the Efficacy of Single Anastomosis Sleeve Ileal (SASI)
Bypass for Patients with Morbid Obesity: a Multicenter Study
Evaluation of the Efficacy of Single Anastomosis Sleeve Ileal (SASI)
Bypass for Patients with Morbid Obesity: a Multicenter Study
(Evaluation of the Efficacy of Single Anastomosis Sleeve Ileal (SASI) Bypass for Patients with Morbid Obesity: a Multicenter Study Obesity Surgery · November 2019)
Bağırsak göçürme ameliyatı, mide küçültme işlemine ek olarak, ince bağırsağın son 200 cm lik kısmının, bağırsağın mideden çıkan başlangıç kısmına ön bağırsağa göçürülmesi işlemidir. Bu yöntemle, mideden salgılanan “iştah hormonu” olarak bilinen ghrelin hormonunu eksiltmek, son ince bağırsaktan salgılanan ve insüline duyarlılığı arttıran, glukagon salgılanmasını baskılayarak endojen şeker üretimi ve yağ asitleri üretiminin azalmasını ve pankreasın insülin üretilmesini artıran hormon benzeri GLP-1 peptidlerin salgılanmasını arttırmak amaçlanır. Bu ameliyat sonrası mideden salınan ve iştahı uyaran hormon salınımı azaldığı için ameliyat sonrası hastaların iştahı ve açlık hissi azalır. Doygunluk hissi artar.
Bağırsak Göçürme Ameliyatının (İleal İnterpozisyon) Diğer Ameliyatlardan Farkı Nedir?
Bu ameliyatlarla yemek miktarı kısıtlaması amacına ulaşılırken, erken doygunluk hissi de sağlanmaktadır.
Besin alımını kısıtlayıcı ameliyatlarda ciddi vitamin ve protein eksiklikleri ve bunlara bağlı hastalıklar gelişirken, Bu ameliyatlarda emilim bozulmamakta, hastada uzun vadede vitamin ve protein eksikliği ile seyreden beslenme bozuklukları nadir görülmektedir.
Düşük vücut kitle endeksli, obez olmayan şeker hastalarında da bu yöntemle başarılı sonuç almak mümkündür.
Şimdilik bilindiği kadarıyla en az 10 yıllık süre için hastaların yaklaşık % 90’ı ilaç ve diyete ihtiyaç duymadan şeker hastalığından kurtulmaktadır.
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI YENİDEN KİLO ALMIŞ HASTALAR İÇİN
Obezite Revizyon (Onarım) Ameliyatları
Obezite kronik bir hastalıktır ve kilo kaybı ameliyatı hayat kurtarıcı olabilirken, bir tedavi değildir. Başarısı, zihinsel değişim ile aynı zamanda kişinin yaşam ve beslenme tarzını değiştirmesine bağlıdır.
Obezite sebebiyle geçirilmiş operasyon sonrası yeniden kilo alma hastaların mideleriyle ilgili sorundan değil, iflas, boşanma, hastalık gibi uzun süreli strese sürükleyen hayat şartları değişiklikleri sebebiyle zihinsel değişim, psişik travma sonrası daha sık görülmektedir. Diyet ve spor gibi yöntemlerle kilo veremeyen hastalarda obezitenin getirdiği ek yükten kurtulmak için bazen yeniden onarım cerrahisi kararı vermek gerekebilmektedir. Daha önce obezite cerrahisi geçirmiş her 20 hastadan birinin (%5) revizyon cerrahisi geçirdiği bildirilmiştir.
Onarım cerrahisi kararı, artmış riskleri, tekrar cerrahi sebebiyle tekniklerin uygulanmasındaki zorluk, muhtemel komplikasyonları gibi istenmeyen sonuçları sebebiyle, cerrahlar için çetin bir sınavdır. Ancak yeniden kilo alan hastaların tedavisiz kalmasıyla karşı karşıya kaldıkları riskler bu cerrahiye karar vermek için cerrahları teşvik edici, başarılı bir süreç sonrasında da hayat kurtarıcı ameliyatlardır. Bazı cerrahların bu zorlu sürece rıza göstermesi ötesinde mesleki aşkla yaklaşması başarı için ön şarttır. Deneyimli cerrahların, doğru kişiye, doğru zamanda yapacağı doğru yöntemler ile komplikasyon oranı en aza indirilebilir.
(Revisional Bariatric Surgery for Unsuccessful Weight Loss and Complications, Hideharu Shimizu Obesity Surgery volume 23, pages1766–1773, 2013)
Onarım (Revizyon) Cerrahisinde Hangi Yöntem Kullanılır?
Araştırmalar, mide küçültme ameliyatından iki yıl sonra, mide hacminin iki katına çıkabileceğini göstermektedir; bu doğaldır ve kimsenin hatası değildir. Mide genişledikçe, bazı hastalar daha fazla yemeye başlar. Bu grup bir onarım ameliyatından (revizyondan) yararlanabilir. Seçenekler arasında bir bypass'a dönüştürme, duodenal saptırma veya yeniden mide küçültme (sleeve gastrektomi) bulunur.
Gastrik bypass'a dönüşüm, özellikle de reflü şikayeti olan hastalar için etkilidir, çünkü bypass hem reflü tedavi eder hem de kilo kaybına yardımcı olur. By-pass ameliyatı sonrasında özellikle vitamin emilim bozuklukları yaşanmaktadır.
Onarım cerrahisinde hangi yöntemi seçeceğimizi belirleyen birinci unsur, önceki ameliyatta kullanılmış yöntemdir. Yapılmış ameliyat tekniği bilinmiyorsa, endoskopi ve/veya baryumlu pasaj grafisi yardımcı olacaktır.
Hastaya vertikal band gastroplasti ameliyatı yapılmışsa onarım için ikiz geçit yöntemi modifikasyonuyla mini gastrik by-pass ameliyatı seçilmelidir.
Hastaya daha önce Roux-en-Y mini gastrik by-pass ameliyatı yapılmışsa yeniden kilo alanların ¾ ünde gastro-gastrik fistül geliştiği gözlenmiştir. Bu hastalarda ikiz geçit yöntemi ile roux-en-Y kombinasyonu ve fistül onarımı tekniği düşünülmelidir.
Sonuç olarak yeniden kilo almış hastalarda cerrahi teknik seçimi, hastaya, önceki yapılmış işleme, cerrahın tercihine göre çeşitlilik gösterir.